top of page

White Chocolate "Mocha"

  • Yazarın fotoğrafı: Tuğçe Gülçiçek
    Tuğçe Gülçiçek
  • 12 Oca 2019
  • 2 dakikada okunur

2014 yılının Kasım ayının 2’sinde internet üzerindeki köpek sahiplendirme sitelerinden birinde fotoğrafını gördük, telefon numarasını aradık. Yarım saat içinde sahibiyle buluştuk. Adamın elinde 2 yavru köpek vardı. Bu olsun dedim ve Mocha’yı böylece sahiplenmiş olduk. Terrier cinsi ufacık tefecik bir köpek aldığımızı düşünüyorduk, bize öyle söylenmişti ama Mocha büyüdü, büyüdü, büyüdü... Bir İngiliz Setter oldu. Çok yaramaz ve fazlasıyla inatçı. Ben istediğim için alınmış ama pek de benim kontrolümde olamayan bir yavru. Tuğçe’nin kafası dağılsın, mutlu olsun, oyalansın diye alınmış bir yavru. Eğitimi oldukça zor oldu, ama oldu. Yumuşacık tüyleri, ela gözleri, hali, tavrı ile bizi kendine o kadar bağladı ki “Çok büyüdü. Eve uygun değil. Bakımı çok zor olacak” diye düşünsek de senden ayrılamadık. Beni esas üzen senin çok büyümen olmadı. Beni üzen, kahreden 1.yaşının sonunda birden gece yarısı olan bir nöbet oldu. Başlangıçta ne olduğunu anlamadık ve 4 ay sonra yeniden bu sefer gözümün önünde kriz geçirene kadar da hiçbir şey yapmadık. İnsanın aklına gelmiyor... Epilepsi teşhisi kondu Mocha’ya. Sayısız ilaç değiştirdik, nöbetleri azalır diye kısırlaştırdık, beyin mr’ı çektirdik... Ama nöbetler gittikçe sıklaştı, ayda bir, 15’de bir, haftada bir ve artık her gün... 4 sene oldu, sayısız krizine şahit oldum. Gözümün önünde çırpınmana, çığlıklarına, ağlamana... kendimi buna “alıştırmaya” çalışsam da her seferinde üzülmekten ve daha fazla üzülmekten kendimi alamıyorum. Hepimiz seni çok seviyoruz ama benim için ayrı... Kendimi o kadar kötü, yorgun ve hasta hissettiğim bir dönemde gelip de evdeki eşyalarımı parçalayarak evde bana kovalamaca oynatarak aslında içimdeki boşluğu doldurdun. Şimdi her gün kriz geçiriyorsun ve biz yeni “luminal” diye bir ilaca başladık. Yeşil reçeteli bir ilaç. Tek çaremiz. Başka yapabileceğimiz bir şey kalmadı Mocha, yoksa bu ilacı kullanmanı hiç istemiyordum. Karaciğerlerine zarar vermesinden çok korkuyorum. Kriz geçirmediğin zamanlarda o kadar tatlı, masum ve akıllısın ki... Bazen “ben nerede hata yaptım da bu senin başına geldi” diye isyan etmekten kendimi alıkoyamıyorum ve gözyaşı dökmekten başka bir şey gelmiyor elimden. Seni kaybetmekten çok korkuyorum. Bu hastalık öldürmez diyorlar. Ama son gözümün önünde acı çekiyorsun güzel yavrum benim. Bilincini kaybediyorsun, saatlerce evin içinde dolaşıp duruyorsun. O güzel aklından neler geçiyor hiç bilemiyoruz. Ne kadar canın yanıyor. Bu hastalık seni ne kadar yıprattı hiçbirini bilemiyoruz. Çözümsüzlük, çok lanet bir şey. Seni o kadar çok seviyorum ki... İçimi kemiren şey, bu ilacın da seni biraz olsun iyi edememesi. Nöbetler arasındaki süreyi uzatmaması. Giderek giderek daha da sıklaşması ve bir gün o “zor” kararı vermek zorunda kalmak. Senin için, senin daha fazla acı çekmemen için. Bir mucize beklemiyorum. Keşke sağlıklı bir ömür geçirebilseydin, ama böyle olması gerekiyormuş demek ki demekten başka bir şey de söyleyemiyorum. Umarım bu fırtına biraz olsun diner...


 
 
 

Yorumlar


© 2023 by The Book Lover. Proudly created with Wix.com

Join my mailing list

bottom of page